Röportaj: Neslihan PERŞEMBE
Hezarfen Film Galeri’nin sahibi Nesim ve Nihan Bencoya, bağımsız filmleri İzmir’de izleyiciyle buluşturuyor.
Bencoya çifti, kısa ve uzun metrajlı filmlerin de ulusal, uluslararası alanda gösterilmesinin yanı sıra yarışması
için de çalışıyor…
Sanat dalları arasında günümüzde de en çok ilgiyi gören sinema, zor bir iş. Ancak bir o kadar da etkileyici. Sinema bilgi ve yaratıcılığın yanı sıra ekip çalışmasını gerekli kılıyor. Diyelim ki tüm bunları başardınız ve eli yüzü düzgün bir film çektiniz. İş bununla bitmiyor. Çektiğiniz filmin bir sinema salonunda izleyici ile buluşması ve uluslararası yarışmalara katılması da oldukça sancılı bir iş. Bir de izleyicinin tarafına geçelim. Sanatı yaşamın temel gereksinimlerinden gören izleyiciler, ticari filmleri genelde pek izlemezler. Bu izleyiciler genelde özgün bir dil oluşturan yönetmenlerin filmlerini tercih ederler. Bu filmler de genelde bağımsız ve festival filmleri oluyor. Ülkemizde bağımsız ve festival filmleriyle de buluşmak çoğu kentimizde mümkün değil. Hezarfen Film Galeri, İzmir’de bağımsız yapıtları izleyicisiyle buluşturmanın yanı sıra kısa, uzun metrajlı filmlerin ulusal ve uluslararası alanda yarışmasını, gösterilmesini sağlıyor. Bu başarı İzmir’in ve Türkiye’nin yaratıcılık potansiyelini de dünyaya gösteriyor. Hezarfen Film Galeri, başka kentlerimizde gerekleştirilen uluslararası film festivallerinde de aktif rol alıyor. Türkiye’deki önemli bir boşluğu dolduran Hezarfen Film Galeri’nin sahipleri İzmirli Bencoya çifti, sinema tutkunu iki kişi. Hezarfen Film Galeri direktörü Nesim Bencoya ve Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarım Bölümü öğretim görevlisi, Hezarfen Film Galeri program danışmanı Nihan Bencoya, 9 Eylül Gazetesi okurları için Benim İzmirim’e konuk oldu.
Sinema tutkusu nasıl başladı?
Nesim Bencoya: Konak’ta yer alan Elhamra Sahnesi, eskiden sinemaydı. Beş ya da altı yaşındayken orada Notre Dame’ın Kamburu’nun filmini izlemiştim. Çok da korkmuştum. Sonrasında evdeki basma perdelerde desenlerden hayalimde bir film yaratmaya çalıştım. Ancak ilerki yıllarda kendimi program yapımcılığı, koordinasyonu konusunda yetiştirdim. Sosyoloji ve antropoloji eğitimi aldım. Haife Sinematek Müdürlüğü yaptım. İzmir’de Kısa Film Festivali’nin direktörlüğünü üç yıl kadar yaptım. Malatya Uluslararası Film Festivali’nin ve şimdi de 53. Uluslararası Antalya Film Festivali’nin uluslararası program direktörüyüm. Hezarfen Film Galeri direktörüyüm.
Nihan Bencoya: Küçük yaşlarda hobi olarak fotoğraf çekerek başladım. Babam fotoğraf çekerdi. Kendisi yokken makinesini kurcalardım. İlerisi için neler yapabilirimi araştırırken fotoğrafa olan ilgim gitgide profesyonel bir hal aldı. Dedem de sanata olan ilgimin nedenidir. Mimar Sinan Üniversitesi, eski adıyla Güzel Sanatlar Akademisi Resim ve Heykel Bölümü mezunuydu. Ailevi nedenlerden sanat yaşamını sürdürememiş ama hayatını teknik ressam olarak kazandı. Okul hayatımda sinema eğitimi veren fakültemizden hocalarla tanışmıştım. Beni bu alanda eğitim almaya teşvik ettiler. Bu bölüm ile ilgili üniversite konusunda bilgi sahibi oldum. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezuniyet sonrasında yaşamımı Film Tasarım Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak sürdürüyorum. Fakültede de bölümüm kamera arkasında görüntü, kurgu ve ses. Hezarfen Film Galeri’nin de program danışmanıyım.
Sinemada sizi en çok etkileyen nedir?
Nesim Bencoya: Sinema bana göre hiç tanımadığımız insanların sezgilerini, iç dünyalarını anlatan hikayelerdir. Bunu başaran çok az sinemacı var. Fimleri de izleyiciyi etkiliyor.
Nihan Bencoya: Sinema benim vazgeçilmezim. Ancak tekniğin dışında bir film izlediğimde farklı ülkeleri, oradaki hayatları, yönetmenin iç dünyasını, herkesin düşüncelerini anlatması beni çok etkiliyor. Her film seyretmek yeni bir insan, yeni bir dünya tanımak gibi.
Görüntü ve teknik anlamda Türk Sineması’nı nasıl buluyorsunuz?
Nihan Bencoya: Türkiye artık dünya çapında işler çıkarıyor. Kalandar Soğuğu bu anlamda güzel bir örnektir.
Film Tasarım Bölümü’nde öğrenim gören gençlerdeki yaratıcılık potansiyelini nasıl buluyorsunuz?
Nihan Bencoya: Güzel buluyorum. Bakışları çok farklı. İnternet ve bilgisayarı kullanmasını ve iyi yanlarından faydalanmayı da biliyorlar. Yaratıcılıkları da gayet iyi. Bu yıl 10 gençle tanıştım. Ne yaptıklarını biliyorlar. Teknoloji de ucuzladığından dolayı daha erişilebilir. Bu olanağı gençler iyi kullanıyor. Değerlendirebilecekleri platformlar da çoğaldı.
Film galerinizin adını Hezarfen koymanızın nedeni Hezârfen Ahmed Çelebi’nin uçma tutkusundan güç almak mıydı?
Nihan Bencoya: Evet. İzmir’de bu tip işleri yapmak çok zor. Ancak Hezârfen Ahmed Çelebi gibi tutkusu olduğunuz alanda yılmadan çalışarak başarabilirsiniz. Yurtdışında da Türk Filmleri Haftası yaptık. Halihazırda da yapmaya devam ediyoruz. Bize ait bir isim olsun istedik. Hezârfen Ahmed Çelebi, çağının önünde düşünen bir kişiydi. İmkansız görülenin peşinde koştu. Bir ilki gerçekleştirdi. Tarihimizde de örnek bir kişi.
Nesim Bencoya: Nihan’ın dediği gibi bir ilk yaptık İzmir’de. Bağımsız Türkiye Sineması İzmir Buluşmaları buna bir örnektir. Bu iki anlamda bizim için önemli oldu. Biri genelde gişe filmleri olmadıkları için bu filmlerin vizyona girememesiydi. Ancak bizim inancımıza göre bağımsız filmlerin de izleyici ile buluma hakkı var.
Hezarfen Film Galeri’nin çalıştığı bir ekip var mı?
Nesim Bencoya: Uluslararası ve ulusal profesyonel kadromuz ile Türk Sineması’nı dünyada ve Dünya Sinemasını Türkiye’de etkinliklerle tanıtmış bir ekibe sahibiz. Cannes, Hamburg gibi festivallerden kişilerin ye raldığı bir danışma kurulumuz var. Sinema evrensel bir sanat ve yerel kalamazsınız. Onlar da Türkiye ile ilgili bir etkinlikte bize danışıyor.
Türkiye’de bağımsız filmlerin vizyona girmesi zor oluyor ancak aynı zamanda uluslararası anlamda ödül alıyorlar. Bu bir çelişki değil mi?
Nesim Bencoya: Şöyle çelişki; filmler festivallerde gösteriliyorlar. Genelde festivallerin izleyicisinin ortak paydası; seçim yapmadan sinemaya giden izleyicinin ortak paydasından farklı. “Festivallere giden filmleri izleyemeyiz” diyen bir yanlış görüş de vardı. Bugün sinemacılar ve sinema da değişiyor. Nasıl gençlerin farklı bir dünyaları varsa, 30 yaşında bir yönetmenin de 50 yaşında bir yönetmenden daha değişik bir dünyası var. Daha izlenebilir fimler de yapılıyor.
Bir süredir Türk Sineması’na baktığımızda komedi ve korku filmlerinin ağırlıklı olarak çekildiğini görüyoruz. Toplumsal konulara, sorunlara ise bağımsız filmlerin yöneldiğini fark ediyoruz. Bu açıdan toplumumuzda yaşayan insanlar, bağımsız filmlere gittiğinde kendi dünyalarını daha çok görmüyor mu?
Nihan Bencoya: Evet. Gişe filmleri, yapımcı ve dağıtıcımlarından dolayı hemen sinema salonlarında yer bulabiliyor. Ancak bağımsız filmlerin dağıtılması ve salon bulması zor oluyor. Fransız Kültür Merkezi İzmir Şubesi ile yaptığımız işbirliğinde Bağımsız Türkiye Sinemaları İzmir Buluşmaları’nı gerçekleştiriyoruz. Bağımsız Türkiye Sinemaları İzmir Buluşmaları’nı iki yıldır Konak Belediyesi ile yaptığımız işbirliğinde sürdürüyoruz.
Türkan Saylan Alsancak Kültür Merkezi’nde Bağımsız Türkiye Sinemaları İzmir Buluşmaları’nın bir etkinliğine katılmıştım ve salon tamamen doluydu. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
Nihan Bencoya: İlk yılımızdan bu yana ilgi büyük. Salonlarımız hep dolu oldu. Herkesin ilgisini çekiyor. Bir ihtiyacı karşılıyoruz. İzleyicimizin olması, böyle filmlerin de takip edildiğinin göstergesi. Filmlerin ücretsiz gösterilmesi de destekliyor çünkü sinema biletleri çok yüksek. Beş kişilik bir ailenin ya da iki arkadaşın sinemaya gittiğini düşünürseniz, oldukça yüksek rakamlar. Türkiye’nin gelir düzeyine göre yüksek. Belediyelerin, bunu desteklemesi bu anlamda çok güzel, önemli, gerekli.
Nesim Bencoya: Konak Belediyesi’ne bu anlamda çok teşekkür ediyoruz. İzmirli izleyiciler de teşekkür ediyor. Böyle etkinlikler genelde bir yıl yapılıp bitirilir. Ancak üçüncü yılımıza girdik. Konak Belediyesi ile yaptığımız görüşmede, sinemanın bir eğlence olmadığını savunduk. Eğlenmek de önemlidir ancak bu isteklerimizi eğlence mekanlarında gideririz. Gösterilen nitelikli filmlerin yönetmenlerini de gösterime getirip söyleşi yaparak, bu dünyaya bir de bu açıdan bakıyoruz. İzleyiciler, yönetmenlerle konuştuğunda beyaz perdede gördüğü filmlerin kamera arkası hakkında da bilgi sahibi oluyor. Bu da sanata dokunmaktır. Konak Belediyesi, tüm sanatları bir araya toplayan sinemayı destekleyerek çok önemli bir işe imza atıyor.
Konak Belediyesi ile yaptığınız işbirliğinde gelecek hafta başlayacak yeni sezonun Bağımsız Türkiye Sinemaları İzmir Buluşmaları programında hangi filmler var?
Nesim Bencoya: Yeni sezonun ilk gösteriminde “Tarla” ve yönetmeni Cemil Ağacıkoğlu izleyici ile buluştu. 1 Kasım’da çok sayıda ödül alan ve 89. Akademi Ödülleri’nde ülkemizi temsil edecek olan Kalandar Soğuğu gösterilecek ve sonrasında yönetmeni Mustafa Kara ile söyleşi yapılacak. 7 Aralık’ta Derviş Zaim “Rüya”, 4 Ocak’ta Barış Kaya ve Soner Caner “Rauf”, 1 Şubat’ta Ümit Köreken “Mavi Bisiklet”, 1 Mart’ta Seren Yüce “Rüzgarda Salınan Nilüfer”, 5 Nisan’da Reha Erdem “Koca Erdem”, 3 Mayıs’ta Kıvanç Sezer “Babamın Kanatları” ile Konak Belediyesi’nin Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi’ne gelecek. Gösterimlerin hepsi saat 19:00’da başlıyor.
Konak Belediyesi ile yaptığınız diğer bir işbirliğinde de bağımsız yabancı filmleri izleyici ile buluşturuyorsunuz. Yeni sezonda bu doğrultuda hangi filmler gösterilecek?
Nesim Bencoya: Bu konseptimizin adı da Dünya Festivallerinden Filmler. Yeni sezonun ilk gösterimi 19 Ekim’de yapılacak. İzmirli izleyiciler, Konak Belediyesi’nin Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde 19 Ekim’de Paolo Vittorio Taviani Kardeşler’in “Muhteşem Boccaccio”, 16 Kasım’da Otto Bell’in “Kartal Avcısı”, 21 Aralık’ta Bogdan Mirica’nın “Köpekler”, 18 Ocak’ta Ken Loach’ın “Ben Daniel Blake”, 15 Şubat’ta Jim Jarmusch’un “Paterson”, 15 Mart’ta Maren Ade’nin “Toni Erdmann”, 19 Nisan’da Paolo Virzi’nin “Çılgınlar Gibi”, 17 Mayıs’ta Jonas Cuaron’un “Çöl” adlı filmini saat 19.00’da izleyecekler. Bu filmlerin yönetmenlerini söyleşi için getiremiyoruz çünkü çok pahalı olur.
Yıl boyunca Avrupa Sineması Programı kapsamında da gösterimleriniz oluyor. Bu gösterimlere değinir misiniz?
Nesim Bencoya: Avrupa Sineması Programı kapsamında Avrupa Filmleri Haftası yapıyoruz. Dört orta Avrupa ülkesinin filmleri ve genelde sergimiz oluyor. Geçen yıl film afişleri sergisini açtık. İskandinavya Ülkeleri Film Günleri de yapıyoruz. İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, İzlanda gibi ülkeleri içeriyor. Bu bizim iki Avrupa programımızda toplam 8, 9 ülkeden filmler gösteriliyor. Bazen İspanya gibi ülkelerin de yer alabiliyor.
Kısa Film ile ilgili de çalışmalarınız oluyor.
Nesim Bencoya: Kısa filmcilerin yeteneğine inanıyoruz. Her yıl yurtdışında en azından üç festivale gidiyoruz. Berlin, Cannes, Venedik gibi… Türkiye’de çekilen uzun metraj filmler için çalışmalar yapılıyor ancak kısa filmlerde bu pek yapılmıyor. Yurdışı ile ilişkilerimiz iyi olduğundan Hezarfen uçuşuyla Türkiye’de çekilen kısa filmleri dünyaya tanıtabiliriz diye düşündük. Cannes Film Festivali yetkilileriyle konuştuk. Hezarfen film seçkisi olarak kısa filmlerimiz artık Cannes Film Festivali’nde hem gösterilebiliyor hem de yarışıyor. Kısa filmleri başka önemli festivallere de götüreceğiz. Kasım ayında Türkiye’den 5 güzel filmin yönetmenleriyle İsrail’deki Arava Film Festivali’ne gitmesini sağlıyoruz. Dünya çağında sinema profesyonellerinin yaptığı bir festival.
85. İzmir Enternasyonal Fuarı kapsamında danışmanlığını yaptığınız Sinema Burada Festivali de 16’ncı kez gerçekleştirildi. Türkiye’de bir festivali 16 yıl sürdürmek zordur. Nasıl başarıldı?
Nihan Bencoya: Çok önemli bir işi Büyükşehir Belediyesi ve İZFAŞ gerçekleştiriyorlar. Dile kolay 16 yıl… İzleyicinin ilgisini görüyorlar ve ne kadar doğru bir çalışma içinde olduklarını biliyorlar. Bu sene festival kapsamında kısa filmlerin yarıştığı Pitching Platformu’nu da gerçekleştirdik. Ulusal çapta inanılmaz bir ilgi vardı. Çok da güzel projelerdi. İyi bir jürimiz vardı. Memnun kaldık. Bir ilki yapmak da hoş bir duygu. Bir İzmirli olarak bu festivalin fuarda olması da güzeldi. Çok sayıda etkinlikle aynı platformda olması ayrıca güzeldi.
53. Uluslararası Antalya Film Festivali’nin uluslararası program direktörü olarak nasıl bir program yaptınız?
Nesim Bencoya: Çok iddialı ve prömiyer filmler yer alacak. 70 küsür film var. Bu filmlerin yüzde 50’si Türkiye’de hiç gösterilmedi. Çok sayıda film izliyoruz ve seçiyoruz. Paket program almıyoruz. Bütün filmleri didik didik ediyoruz. Keyifli ama çok da yorucu bir iş.
Hezarfen Film Galeri’nin hayalinde nasıl bir İzmir var?
Nesim Bencoya: Konak Belediyesi ile yapmış olduğumuz etkinliklerin bir sinemateke dönüşmesini isteriz. Yani bir sinema müzesi olur ve gösterimler her gün olur. Bu maliyetli ve maddi olarak kazançsız bir iş. Ancak izleyiciye manevi kazancı tartışılmaz.
Nihan Bencoya: İzmir’de iyi bir sinema salonu olmasını isterim. İzmir’de sinema salonu var ama profesyonel anlamda yok. Salonlar çok amaçlı kullanılıyor. En azından Alsancak ve Konak gibi merkezi bir yerde sadece film gösteren bir sinema salonu olmalı.